Blogger tarafından desteklenmektedir.
14 Mayıs 2014 Çarşamba

Avrupa Ligi Şampiyonu Penaltılarla Sevilla... ( Sevilla:4- Benfica:2 )

   Maç tam bir final havasında başladı. 2 takımında temkinli oyunu maçın dengede geçmesine neden oldu. İlk yarının şanssız takımı ise kuşkusuz Benfica oldu. Sakatlanan Sulejmani oyuna devam edemedi ve devrenin son dakikalarında bariz penaltısı verilmedi. Hemde hareketi yapan isim halihazırda sarı kartı bulunan Fazio'ydu ama zaten bu hareketin karşılığı kırmızı kart ve penaltı olmalıydı. İkinci yarı ise ilk yarının tam aksine çok hızlı başladı. İlk 15 dakikada Benfica, Sevilla kalesinde epey baskı kurdu ancak sonuç alamadı. Buna karşılık Sevilla ise savunmadan çıkmakta zorlandı, orta saha ve hücum hattında da pas yapmakta zorlandığı için önde pres uygulayarak top kazanıp pozisyon bulmaya çalıştı ve başarılıda oldu. Bu arada  56. dakikada gelişen Benfica hücumunda Lima ceza alanı içinde düşürüldü ve yine Benfica'nın bariz bir penaltısı görmezden gelindi.  60. dakikadan sonra ise Sevilla oyununu düzeltmeye başladı ve daha çok pas yapan taraf oldu. Rakitic önderliğinde iyi hücum girişimlerinde bulunsa da; daha etkili pozisyonları Benfica yakaladı. Ama değerlendirmede sıkıntı yaşamaya devam etti. Bununda nedenleri; Rodrigo'nun gol yollarında etkisiz kalması, Lima'nın çok basit goller kaçırması ve genel olarak Benfica takımının hücumda basketbol terimiyle "gereksiz extra pas" yapması... Müthiş hızda geçen bu 2. yarı bize İngiltere Premier Lig maçlarını aratmadı. Zira "top bir o kalede bir bu kaledeydi". Bunlarla birlikte her iki takımın savunmasın berbat durumda olmasına rağmen 90 dakikanın golsüz sona ermesi bende dahil birçokları fazlasıyla şaşırttı. Uzatmaların ilk yarısında duran toplardan aranan pozisyonlar ve karşı ataklar ön plandaydı. En önemli gol pozisyonu ise 101. dakikada Sevilla'lı Bacca'nın kaleciyle karşı karşıya kaldığı andı ancak şutunda kaleyi bulamadı. Bu devrede çok önemli iki oyuncu değişikliği de yaşandı. Benfica cephesinde Cardozo, Sevilla cephesinde ise Gameiro... Jesus'un aklına Cardozo'yu oyuna almak sanki biraz geç geldi. Paraguaylı oyuncu kısa tarihli Avrupa Ligi'nin 33 golle en golcüsü ve her ne kadar formsuz olsa da daha önce değerlendirilebilirdi. Unai Emery ise bu sene Avrupa Ligi'nde 5 golle en çok gol atan oyuncusu Gameiro'yu oyuna sürdü. Bu da bana göre fazlasıyla gecikmiş bir hamleydi. 2. uzatma devresi ise maçın ilk yarısının adeta özeti gibiydi. Hiçbir ciddi atak girişimi yaşanmadı. Her iki takımda penaltıları istiyor ve bekliyor gibiydi. Ve 120 dakikadan gol sesi çıkmadı. Sevilla'da maçın en etkili isimleri kuşkusuz Rakitic ve geride oynayan sade futboluyla görevini yapan Pareja'ydı. Benfica cephesinde ise Gaitan ve Maxi Pereira'ydı. Hakem Felix Brych ise vermediği çok net 2 penaltıya rağmen maç genelinde başka hata yapmadı. En azından vermediği 2 penaltının etkisinde kalıp hata yapmadı ve Benficalı oyuncuların yerli yersiz penaltı isteklerine kayıtsız kaldı. Penaltılarda ise beklenen heyecan yaşanmadı. Zira Sevilla kalecisi Beto 2 güzel kurtarış yaptı ve Sevilla'yı bir kez daha zafere taşıdı. Murat Kosova'nın deyişiyle "kaybedenler kulübü" Benfica'nın lanetide böylece devam etmiş oldu. Sonuç olarak kupa İspanyolların, kupa Sevilla'nın...
6 Mayıs 2014 Salı

2014 Dünya Snooker Şampiyonu Mark Selby...

   Her zamanki gibi yine heyecan verici ve bir o kadar da keyifli bir Dünya Şampiyonası'nı geride bıraktık. Crucible yine sürprizleriyle nefes kesti. Favori isimlerin erken elendiği, sürpriz isimlerin başarı elde ettiği bu turnuvanın şampiyonu finalde Ronnie O'Sullivan'ı 18-14 ile geçen Mark Selby oldu. Bu şampiyonlukla kariyerindeki ilk Dünya Şampiyonluğunu elde eden Mark; aynı zamanda kariyer üçlemesini başaran tarihteki 9. oyuncu olarakta büyük bir onurun sahibi oldu.


   1.Mark Selby:
Sheffield'a gelirken formsuz görüntüsü nedeniyle favoriler arasında gösterilmedi. Ancak bu onun oyununa fazlasıyla pozitif yansıdı. Favori gösterilmemesi üzerindeki baskıyı kuşkusuz en aza indirgedi. İlk turda M.White karşısında oldukça zorlanan Mark, rakibini karar frame'nde geçebildi. Bu zorlanmanın nedeni Mark'ın kötü oyunu olarak gösterilse de; White'ın formu ve gözü kara oyun stili de fazlasıyla etkiliydi. Zira White geçen yıl burda çeyrek final görmeyi başarmıştı. 2. turda ise rakibine her daim zorluk çıkarabilen Ali Carter ile eşleşti. 13-7 ile beklenilenden daha kolay bir galibiyet alan Mark aynı zamanda ilk turdaki kötü oyununu da düzeltti. Çeyrek finalde turnuvanın en büyük sürprizlerinden birini gerçekleştiren A. McManus ile karşılaştı. Diğer çeyrek final eşleşmelerine göre en düşük profilli maçı oynayan Mark rakibini 13-5 gibi rahat bir skorla devirmeyi başardı. Yarı finalde ise rakip dünya 1 numarası Neil Robertson'dı. Crucible tarihindeki en çekişmeli maçlardan biri yaşandı. Son frame'e kadar heyecan sürdü. Çelik gibi sinirleri olan ve savunma yönü oldukça gelişmiş bu iki yüksek profilli oyuncunun birbirlerine diş geçirmesi hem geç oldu hem de güç... 12 saat süren maçı 17-15 kazanan Mark finalde Ronnie'nin rakibi oldu. Maça oldukça yorgun başlayan ve skorda bazen 5 frame'e kadar geri düşen Mark; finalin 2. gününde kendini toparladı. Yorgunluğunu ve heyecanını üstünden attı ve son 2 senenin şampiyonu dev isim Ronnie'yi 18-14 mağlup ederek şampiyonluğa ulaştı. İlk dünya şampiyonluğunu elde eden Mark; bununla birlikte kariyer üçlemesi yaparak (Masters, Birleşik Krallık, Dünya) tarihe geçti. Bana göre kariyerinde hak ettiği ancak bu sezon hak etmediği bir zafere ulaştı. Özellikle finalde oynadığı oyun bende dahil birçokların tepkisini çekti. Zira Mark yalnızca Ronnie'nin oyununu tabiri caizse "paralize" etti. Bazı frame'ler çekilmez bir hal aldı. Güvenli vuruşlarda usta olması onu izlemeyi keyifli hale getirse de finalde aşırıya kaçtı. Pot bulabileceği pozisyonlarda bile oyunu yavaşlatmak adına güvenli oynayan ve vuruş sürelerini neredeyse 30 saniye civarında tutan Mark'a en ağır eleştiride maç esnasında BBC yayınına konuk olan Doherty'den geldi. "Bu oyunuyla yalnızca büyük maçlarda Ronnie'yi yenmekle övünebilir" diyen Doherty, birçokların düşündüklerini dile getirmiş oldu. Ancak her şeye rağmen Selby tarihteki önemli oyunculardan biri olduğunu kanıtlayan başarısıyla alkış aldı. "Chester of Leicester" lakaplı oyuncu esprili tavrı ve seyirciyle girdiği eğlenceli diyaloglarla da sempati toplamaya devam edecektir kuşkusuz...


2.Ronnie O'Sullivan:
Roket buraya üst üste 3 ve toplamda 6. dünya şampiyonluğu için geldi. Tüm zamanların en büyük efsanesi, ilk turda turnuvanın en zayıf ismi olarak görülen Robin Hull'a karşı fazla zorlanmadan 10-4'ü buldu. 2. turda rakip J.Perry oldu. Yavaş oyunu ve seri üretiminde zorlanması onun zayıflıkları olsa da; Mark gibi güvenli vuruşlarda iyi bir oyuncu olması onu oyunda tuttu.Maç boyunca Roket'i uyutan ve maçı sürekli önde götüren Perry, skor 11-9 iken oldukça avantajlıydı. Ancak Ronnie; müthiş yeteneğinin yanına Steve Peters ile eklemiş olduğu mental gücü de koyarak bu skorun altından kalktı ve 13-11 ile galip geldi. Çeyrek finalde rakip 2005 Dünya Şampiyonu S.Murphy oldu. Maç beklenenden daha kolay ve kısa geçti. En iyi oyununu oynamadan maçı 13-3 ile kazanan Ronnie, son seansın oynanmasına gerek kalmadan yarı finalist oldu. Maçı daha başlamadan kaybeden Murphy ise hayal kırıklığı yarattı. Zira maç öncesinde "İkimizde en iyi oyunumuzu oynarsak Ronnie maçı kazanır.Bende seyirci olsaydım onu desteklerdim" gibi cümleler kullanmıştı. Yarı finalde geçen sene finalde yendiği B.Hawkins ile karşılaşan Roket, 17-7 ile maçı kazanırken çeyrek finalde olduğu gibi son seansı oynamadan turu geçmeyi başardı. B.Hawkins için geçen sene ki finalden sonra "Beni en çok zorlayan oyunlardan biri oldu" demişti Roket. Ancak bu maçta Barry bu oyunun yanına bile yaklaşamadı. Finalde rakip güvenlik uzmanı Mark Selby olunca maçın pekte Roket'in isteyeceği gibi gitmeyeceği tahmin edilebilirdi. Son Masters final maçında Roket Mark'a karşı ezici bir üstünlükle galip gelse de; ilk dünya şampiyonluğunu arayan Mark'ı burda durdurmak daha zordu. Ronnie ilk gün Mark'ın yorgunluğundan faydalanarak maçı istediği seviyeye çekti. Hızlı oyunuyla yine büyüleyen Roket; günü 10-7 önde tamamlasa da hak ettiği farklı sonucu elde edemedi. Geri dönüşlerin en iyi ismi Mark ise finalin 2. gününde bunu bir kez daha gösterdi. Roket seanslara hızlı başlıyor ancak sonunu Mark getiriyordu. 6. Dünya Şampiyonası finaline çıkan Roket; ilk kez Dünya şampiyonası finali kaybetti. Bununla birlikte üst üste 3. kez ve toplamda 6. kez kazanabileceği bu kupadan mahrum kaldı. Yeni "para bazlı dünya sıralaması" sistemine göre seneye 4 numara olarak başlayacak olan Roket; yine katılacağı bütün turnuvalarda en büyük favori olmaya devam edecek. Her fırsatta kendine 7-8 dünya şampiyonluğunu hedef almadığını ve kendi üzerinde baskı yaratmadığını ifade eden Ronnie; kuşkusuz önümüzdeki senelerde daha nice şampiyonluklar yaşayacaktır. Çünkü Roket'in büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir şeydir işte, adı konamaz...


3.Neil Robertson:
Buraya dünya 1 numarası olarak gelen ve 100'lük seri rekorunu geliştirme hedefi bulunan oyuncu ilk turda elemelerden gelen Robbie Williams ile karşılaştı. Uzun potlarla şov yaptı ve maçı 10-2 kazandı. 2. turda ise turun önemli oyuncularından Mark Allen ile karşılaştı. Mark Allen'ın kötü oyunu nedeniyle beklenenden daha kolay geçen maçı 13-7 ile kazandı Neil. Çeyrek finalde ise rakip pekte sevişmedikleri Judd Trump oldu. Judd maça çok hızlı girdi ve Neil'ı adeta sindirdi. Maç boyunca hem oyun hem de skor üstünlüğünü elinde tutan Judd; 11-9 öndeyken maçı kazandım düşüncesine kapıldı ve Neil üst üste 4 frame ile maçı kazandı. Aynı zamanda kendisi üzerinde büyük bir baskı oluşturan 100 tane 100'lük seri hedefinide gerçekleştirmiş oldu. Sonunda dalya diyen Neil için salonda büyük bir alkış koptu. Snooker'ın Balotelli'si yani asi çocuğu Judd ise maçtan sonra Neil'ı tebrik ederek buzların eridiğine dair işaretler sundu. Yarı finalde Mark Selby ile oynayan Neil'ın işi hiç kolay değildi. Maçtan adeta kemik sesleri geldi. Naç boyunca bir oyuncu diğerine diş geçirmeyi başaramadı. Ancak maçın sonlarında belirleyici olan yine Selby'nin yaptığı ve açması zor olan snookerlar oldu. Uzun potlarda da gününde olmayan Neil maçı 17-15 kaybetti ve turnuvaya veda etti. Maçtan sonra Mark ile kucaklaşan Neil, bu hareketiyle ve final maçında attığı tweetlerle de onu desteklediğini işaret etti. Her şeye rağmen kırılması çok güç olan bir rekorun sahibi olarak sezonu kapatan Neil, önümüzdeki sezona 2 basamak gerileyerek dünya 3 numarası olarak başlayacak.


4.Barry Hawkins:
Geçen senenin en formda isimlerinden olan ancak bu sene istediği formu yakalayamayan Barry, buna rağmen turnuva kazanarak buraya geldi. İlk turda elemelerden gelen Gilbert'ı 10-4 ile rahat geçen Barry'nin 2. turdaki rakibi aynı zamanda yakın arkadaşı da olan Ricky Walden oldu. Geçen sene yarı finalde yendiği Walden'ı çekişmeli bir maç sonunda 13-11 ile yine yenmeyi başaran Barry; iyi bir görüntü vermeyi de ihmal etmedi. Çeyrek finalde turnuvanın sürpriz ismi Dominic Dale ile karşılaştı. 11-5 öndeyken inanılmaz bir geri dönüşe izin verdi. Üst üste 7 frame kazanan Dale öne geçti ancak şoku çabuk atlatan Barry karar frame'nde 13-12 ile kazandı. Hatta frame topundan sonra masayı yumruklayarak verdiği reaksiyon hala akıllarda. Yarı finalde adeta "belalısı" Roket karşısına çıktı. Geçen sene yine Crucible'da finalde yenildiği ardından bu sene Galler Açık'da yarı finalde kaybettiği Roket'e bu sefer de Crucible yarı finalinde boyun eğdi. 17-7 ile son seans oynanmadan çok ağır bir mağlubiyet aldı. Ancak buna rağmen oyun açısından olmasa da turnuvalarda oldukça istikrarlı görüntüsü fazlasıyla tatmin edici.


5.Judd Trump:
Sezon içerisinde dalgalanmalar yaşayan genç oyuncu buraya favorilerden biri olmayarak geldi. Bilindiği üzere oyununda değişime gitmeye çalışan ve bunun sancılarıyla baş etmeye gayret eden isim ilk turda Tom Ford karşısında oldukça zorlandı. Öne geçtiği maçlarda gözle görülür bir rahatlama yaşayan Judd, yine bunun kurbanı oldu ancak maçı kazanmayı başardı. 2. turda S.Maguire'ı eleyen R.Day ile karşılaşan Judd; 13-7 ile rahat bir galibiyet aldı ve çeyrek finalde Neil Robertson'ın rakibi oldu. Araları pek iyi olmayan bu iki oyuncunun maçının nasıl geçeceği merak konusuydu ancak beklenen gerginlik yaşanmadı. Zaman zaman Neil'ı "yeteneksiz ve kariyerinin buralarda olması mucize" diyerek ağır bir şekilde eleştiren Judd, maç boyunca üstün olan taraftı. "Gözü kara" oyun stiliyle tanıdığımız Judd; bunu kanıtlarcasına hücum etti. Neil'ı adeta sindirdi ve maçı uzun süre önde götürdü. Ancak maçın sonunda yine olan oldu. Neil'ın 100. 100'lük serisi sonucunda baskıyı üstünden atarak rahatlaması ve Judd'ın "maçı kazandım" havasına girmesiyle 4 frame üst üste kaybeden Judd; 13-11 ile Neil'e boyun eğdi ve turnuvaya veda etti. Maç sonunda ise Neil'ı içtenlikle tebrik etmesi uzatılan bir zeytin dalı olarakta yorumlanabilir. Bu turnuvadan sonra Judd'un beklenen şampiyonlukları kazanıp kazanamayacağını hep beraber izleyip göreceğiz.


6.Ding Junhui:
Sezon içerisinde en formda oyuncu olan ve Hendry'nin sezon içinde kazandığı 5 şampiyonluk rekorunu egale eden Ding; buraya ilk defa mutlak favori olarak geldi. Tartışmasız sezonun adamı Ding, ilk turda elemelerden gelen genç isim M.Wasley ile karşılaştı. Bütün sezonun yorgunluğu üstünde olan Ding'in zorlanması muhtemeldi ancak elenmesi değil... Zira rakibi çaylak bir isimdi. Ancak Ding; sezonun yorgunluğu ve mutlak favori olarak gösterilmesinin sırtına yüklemiş olduğu ağır baskının altında kaldı. Aynı zamanda Crucible tarihinin en önemli çaylak performanslarından birini sergileyen Wasley'in de cesur oyunu da bunun üstüne eklenince elenmek kaçınılmaz bir hal aldı. Karar frame'nde Wasley'e dramatik bir şekilde boyun eğen Ding'in rüyası burda son buldu. Hak ettiği dünya şampiyonluğunu bu sene kazanamamış olsa da; gelecek yıllarda bunu yapabilecek en önemli isimlerin başında geliyor. Gelecek sezon sıralamada "para bazlı dünya sıralaması" sistemine geçilmesi ise Ding'in turnuva seçmesine ve Dünya Şampiyonasına daha dinç bir şeklide gitmesine yardımcı olacaktır.



7.Shaun Murphy:
Verdiği kilolardan sonra adeta kariyeri yeniden canlandı. Bu sene turnuva da kazanmayı başaran Murphy; Crucible'a sürpriz yapabilmek adına geldi. 2005 şampiyonu ilk turda çok zorlansa da seri üertiminde çok başarılı olan isim J.Cope'u karar frame'de geçmeyi başardı. Ardından 2. turun en yüksek profilli maçlarından birini M.Fu'ya karşı oynadı. Sert geçmesi beklenen mücadeleyi 13-8 kazanarak çeyrek finalde Roket'in rakibi oldu ancak bu maçta hiç bir varlık gösteremeyerek kariyerinin en ağır yenilgilerinden birini alarak elendi. Buna rağmen katıldığı turnuvalarda her an sürpriz yapabilecek ve oynadığı her rakibe zor anlar yaşatabilecek bir isim. Bu sezonki formunu seneye taşıyabilirse para bazlı sıralama sisteminde daha üst basamaklarda yer alabilir ve daha çok turnuva kazanabilir.





8.Steven Maguire:
Kariyerinde çeşitli başarıları olan yüksek profilli oyunculardan birisi haline gelmiş olan Maguire; Crucible'da aradığını yine bulamadı. Geçen yıl da ilk turda elenen İskoç; bu sene de R.Day'e elenmekten kurtulamadı. Ana turun açık ara en sinirli oyuncusu Maguire; bunun zararlı getirilerinden bu sene kendini soyutlamış olsa da; dünya şampiyonasına yine pek bir katkıda bulunamadı. Yeteneğinden kimsenin şüphesi yok. Sıralama turnuvalarında şampiyonlukları bulunan (Birleşik Krallık dahil) İskoç'un bilinen lakabı " he's on fire" . Hızlı seri üretimi nedeniyle verilen bu lakabın hakkını seneye Crucible'da da vermesini umuyoruz.


9.Marco Fu:
Turnuva başlarken sürpriz yapabilecek oyunculardan biri olarak gösteriliyordu Hong Konglu isim. Bu sene kariyerinin en formda senesiydi ve Sheffield'a çok keskin bir oyunla geldi. İlk turda en zor eşleşme belki de ona aitti. Zira rakibi M.Gould'un ne kadar önemli bir oyuncu olduğu tartışılmaz. Ancak Fu; her zamanki gibi defans oyunundaki etkinliğini masada sergiledi ve 10-7 kazandı. 2. turda yine bir kura şanssızlığının ürünü vardı. Rakip S.Murphy idi. Fu beklenenin aksine oldukça basit hatalar yaptı. Bunun üzerine de Murphy'nin potlardaki başarısı eklenince fazla dayanamadı ve 13-8 yenilerek turnuvaya veda etti. Kariyerinin en formda sezonu olması ve turnuvaya çok keskin gelmesi nedeniyle sürpriz adaylardan biri gösterildi. Ancak Ding'e olanın bir benzeri onun başına geldi. Beklentilerin yarattığı baskıyı aşamadı.


10.John Higgins:
Kariyeri düşüşte olan 4 kez dünya şampiyonu İskoç; ilk turda A. McManus ile karşılaştı. Kendisini eledikten sonra çeyrek finale kadar yürüyecek olan McManus'a 10-7'lik skorla elenerek şaşırttı. Kilo problemleri yaşayan, kötü bir şekilde  yaşlanmış olan ve şike olayının patlak verdiği seneki şampiyonluğunun ardından masanın etrafında adeta ruh gibi gezinen Higgins için; Tottenham kulübünü taraftarlarının oyuncuları Lamela için yaptıkları afişler oldukça uygun. "Kayıp Aranıyor"...


Turnuvada Öne Çıkan İsimler:

Alan McManus:
Oynadığı taktiksel oyun ve güvenli vuruşları nedeniyle "Angles" ismini almış olan 43 yaşındaki isim buraya fazla bir beklentisi olmadan geldi. Zira 2005'den beri burda maç kazanamamıştı. Kareli pantolonuyla turnuvaya damga vuran Angles; aynı zamanda yaptığı büyük sürprizle de adından çokça söz ettirdi. İlk turda Higgins'i, 2. turda Doherty'i geçen İskoç oyuncu; çeyrek finalde kendi oyun tarzının günümüze uyarlanmış versiyonunu oynayan Mark Selby'e direnemedi ve turnuvaya veda etti.
Dominic Dale:
Değişik saç biçimleriyle her zaman snooker gündeminde kendine yer bulabilen turun en renkli oyuncularından Dale; ilk turda M.Davis'i rahat geçti. 2. turda Ding'i eleyerek büyük sürpriz yapan Wasley'i 13-4 ile ezen İngiliz; çeyrek finalde unutulmaz bir işe imza atmaya çok yaklaşmıştı ancak olmadı. Hawkins karşısında 11-5 gerideyken üst üste 7 frame kazandı ve maçı almaya çok yaklaştı. Ancak Hawkins yine seviyeyi yukarı çıkarınca Dale'ın hayali burda sona ermiş oldu. Bu başarısının dışında turnuvada giydiği değişik tasarım ayakkabısıyla da akıllarda kaldı.
Ken Doherty:
1997 şampiyonu turnuvadaki önemli galibiyetlerden birine imza attı. İlk turda Stuart Bingham'ı 10-5 ile rahat geçen Ken; sonraki turda McManus'a boyun eğdi. 44 yaşında olan turun en yaşlı oyuncusu Doherty; Crucible finalinde BBC'ye yaptığı yorumlarda Mark Selby'i acımasızca eleştirmesiyle de akıllarda kaldı.
Michael Wasley:
Kuşkusuz turnuvadaki en büyük sürprize imza atan adam. 4 eleme turu oynayarak buraya gelen genç isim; ilk turda Ding'e karşı çok cesur oynadı. Ding'in üzerindeki baskıyı ve yorgunluğunuda fırsat bilen Wasley; karar frame'sinde rakibini turnuvanın dışına itti. Maç sonrasında önemli snooker efsaneleri twitter üzerinden bunu gördükleri en iyi çaylak performansı olarak nitelendirdi. Sonraki turda ise Dale'a 13-4 ile kötü mağlup oldu ve rüyası kısa sürdü.
Ryan Day:
İlk turda beklenilmeyen bir zafere imza attı. Aslında Maguire'ın Crucible'da ilk turda elenmesi artık pek sürpriz sayılmıyor ama... R. Day 9-5 öndeyken Maguire'nin atağına yanıtsız kaldı. Maç karar frame'sine taşındı ama kendine gelen Day rakibini saf dışı bıraktı. 2. turda ise şanssız kurası devam etti. J.Trump ile karşılaşan Day fazla bir varlık gösteremedi ve elendi.
Joe Perry:
İlk turda J.Burnett'i geçen Perry; 2. turda Roket'in rakibi oldu. Kendisine hiç şans tanınmazken; o bunlara aldırış etmeyerek işini yaptı. Maç boyunca Ronnie'yi adeta kilitledi ve hep 2 frame önde gitti. Ancak Ronnie'nin eşsiz yeteneğinin yanında mental kuvveti de gelince kaybetmekten kurtulamadı. Turdaki oyunculara Ronnie'nin yenilebilir olduğu mesajını verdi ve belkide Selby'nin şampiyonluğuna çok ufakta olsa katkı sağladı.
Kyren Wilson:
Turnuvada ilk turda Walden'e elense de gelecek için umut vaat etti. Zira elemelerde G.Dott'u eleyerek Crucible dışında bıraktı ve kendi ismini tabloya yazdırdı. Ebdon'ın daha 6 yaşındayken keşfettiği Wilson için yapılan yorumlar oldukça olumlu. Kendisine elenen eski 2006 şampiyonu G.Dott "bana oynadığın gibi oynarsan herkesi yenebilirsin" ifadesini kullanmıştı.
Michael White:
Soyadı Jimmy White ile aynı olsa da bir bağları yok. Ama olsa da pek şaşırmazdık herhalde. Geçen sene Crucible'da çeyrek final gören White; bu sene ilk turda turnuvanın sonunda şampiyon olacak Mark Selby'e karar frame'sinde boyun eğdi. Yaptığı basit hatalar olmasaydı Selby'i turnuvanın dışına itebilirdi. Gözü kara ve atak yönü oldukça kuvvetli 22 yaşındaki genç ismin. Bu turnuvada olmadı ama daha sonra neden olmasın...