29 Nisan 2014 Salı
Real Madrid Finalde... (Bayern Münih:0 - Real Madrid:4)
13:39 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Elenmenin üzüntüsü, hezimetin acısı ve bir antrenörün dramı... Bayern Münih için söylenebilecek en doğru cümleler... Geçen yıl kazanılmadık kupa bırakmayan panzerlerle bu seneki arasında ne fark vardı? Geçen yılki başarı Jupp Heynckes ile doğrudan mı etkiliydi? Dünyanın en iyi antrenörlerinden olan Pep Guardiola iyi işleyen bu takımı neden pas oyununa sevk etti? Sorulacak o kadar çok soru varki... Hepsinin cevabı gayet açık bence. BAŞARIYA DOYMUŞLUK!!! Takım yine haftalar öncesinden lig şampiyonluğunu garantiledi ve geçen yılın gerisinde kalmadı. Sonrasında ise tek hedef Şampiyonlar Ligi'ni üst üste kazanan ilk takım olabilmekti. Demek ki bu pekte gerçekçi bir hedef değildi... Guardiola, Barcelona'ya yaşattığı başarıların formulünü pas olarak yorumladı ve aynısını bu takıma monte etmeye çalıştı. Ancak unuttuğu şey ise her takımın farklı yapılara ve DNA'lara sahip olmasıydı. Franz Beckenbauer bu oyun sistemini şiddetle eleştirse de Guardiola'nın tek söylediği şey "Beğenmezseniz giderim" oldu. Yanlışları düzeltmekte Heynckes kadar doğru hareket edemedi. Halbuki çalıştırdığınız takımda başarılı olabilmenin ilk kuralı; çalıştırdığınız takımın kulüp yapısını bilmek ve ona göre hareket etmektir. Yani Guardiola gibi hemen Almanca öğrenmeniz sadece size saygınlık kazandırır ve sizi sevimli gösterir. Zaman geçtikçe ise bunların pek önemi kalmaz. Tabi bu hezimeti yalnızca Münih'in başarısızlığıyla açıklamak çok büyük haksızlık olur. Zira Real Madrid bu işi çok iyi yapıyor. Yani kendisi gibi büyük takımların hızlı ve etkili oyununa karşılık iyi savunma ve karşı ataklar... Ligde A.Madrid'in gerisinde bulunsa da asıl hedefin 11 yıldır kazanılamayan Şampiyonlar Ligi kupası olduğu ise bilinen bir gerçek... Sezon başı rekor ücretle transfer edilen Bale uzun süre istenilen performansı gösteremedi ve eleştirildi. Genellikle Madrid ekibi sezon boyunca bununla gündeme geldi ya da Ronaldo'nun insanüstü performansıyla... Özellikle Şampiyonlar Ligi'ne kupayı kazanabilecek potansiyelde bir kadroyla başlayan ancak asla mutlak favori görülmeyen takım bunu avantaja çevirmeyi başardı. Oyuncuların kalitesi yüksek, üzerlerindeki baskı az ve içlerindeki başarı açlığı fazla ise bu bileşimin sonucunda olabilecekleri bu maçta da görmüş olduk. Kral kupasıyla havaya giren takım, bu kupaya da göz koydu. Ligde de takibini sürdüren Ancelotti'nin öğrencileri için sezon adeta yeniden hayat buldu. Sezon başında savunma ağırlıklı oyun sistemi eleştirilse de; zaman geçtikçe taşlar yerine oturdu. Tek paslarda müthiş hücumlar, sprinter oyuncuları sayesinde mükemmel uygulanan karşı ataklar... Maçtan ve skordan da biraz bahsetmek gerekirse; Ronaldo'nun 2 golü, Ramos'un güzel oyununa kattığı 2 bonus gol, her karşı atakta gol arama isteği, Münih'in müthiş savunma zaafları, Guardiola'nın çaresiz yüz ifadesi yani her şey "Bildiğiniz Gibi" ...
22 Nisan 2014 Salı
Beklenen Oldu Gol Olmadı... (A.Madrid:0- Chelsea:0)
14:50 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Maç öncesinde savunma ağırlıklı bir maç olacağını tahmin etmek pek zor değildi ancak bu kadarını beklemiyordum. Kadrolar ilk açıklandığında ise bu şaşkınlığım fazla sürmedi. Her iki takımda maça ikişer hücuma yönelik oyuncuyla başladı. Chelsea forvet Torres ve hücuma yönelik orta saha Willian, A.Madrid ise forvet Diego Costa ve hücuma yönelik orta saha Diego ile gol aradı. Avrupa'nın en iyi savunma yapan 2 takımının maçında da fazla gol çıkmasını beklemek çılgınlık olurdu. Mourinho çalıştırdığı kulüplerde stoper orjinli bazı oyuncuları orta sahanın ortasında oynatmayı sever. Chelsea'de ise bu oyuncu David Luiz... Yanında da Ramires ve Mikel gibi savunma yönü ağırlıklı orta sahalar oynayınca hücum yapma şansı epey azalan takımın tek gol umudu duran toplardı. Aynı şekilde A.Madrid cephesinde de orta sahada Mario Suarez, Raul Garcia gibi hücum özellikleri sınırlı oyuncular bulunduğundan onlarında en önemli gol umudu halihazırda bu sene gollerinin %30'unu oluşturan duran toplardı. Bence A.Madrid yanlış hücum şekli izledi. Maç boyunca kenar ortalarıyla gol arayan İspanyol ekibi, uzun,güçlü ve hava hakimiyeti yüksek İngilizleri aşamadı. 16. dakikada Chelsea kalecisi Cech sakatlanarak yerini 41 yaşındaki Avustralyalı tecrübe Schwarzer'e bırakınca A.Madrid antrenörü Simeone'nin hücum taktiğini değişştireceğini düşündüm. Zira kendini ilk 11'de oynayacakmış gibi hazırlamayan ve oyuna ısınmadan giren bir kaleciye uzaktan atılacak şutlar fazlasıyla zorluk yaratabilirdi. A.Madrid'de 60. dakikada oyuna dahil olan Arda, takımı fazlasıyla hareketlendirdi. Ama yanlış hücum politikası (ceza sahasına yapılan ortalar) devam etti ve havadan iyi bir takım olan Chelsea'yi fazla zorlamadı. Buna karşıt Chelsea'de ise eleştirilebilecek bir hücum politikası bile yoktu. Maç boyunca rakip kaleye gitmekte zorlanan daha doğrusu rakip kaleye gitmeyen mavililerin fazlasıyla sakatı olması elbette bunun tek bahanesi olamaz ancak 0-0'lık sonuç yinede kendi sahalarında işlerine yarayabilir. Ama rövanşta bu maçta sarı kart görüp cezalı duruma düşen Lampard'ı arayacakları kesin...
19 Nisan 2014 Cumartesi
Kayıp Aranıyor "Galatasaray Futbol Takımı"... Galatasaray:0- Kasımpaşa:4
11:47 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Galatasaray bu maçta ne yapmaya çalıştı? Bir takım hedefsiz kalmış olsa bile bu kadar ruhsuz nasıl oynayabilir? Peki Mancini böyle taktik yapmayı nerden öğrendi? Şaka gibi geçen bu maç hakkında ciddi konuşmakta zorlanıyorum. Bütün bu olanlar sadece Galatasaray'ın 10 kişi kalmasıyla açıklanamaz. Sahada yine her şeyini vermeye çalışan yalnızca 2 sarı kırmızılı oyuncu vardı. Terinin son damlasına kadar savaşan,adamlığıyla herkesin beğenisini kazanan Semih ve karakteri ile insanlığı tartışılan ancak sahadaki futbolu tartışılamayacak olan Melo... Elinde yeni transfer edilmiş genç oyuncu Telles ve stoper olarak oynatılan Hakan gibi 2 sol beki bulunan Mancini'nin bu mevkide sağ bek oyuncusu Sabri'yi oynatması hangi taktikle açıklanabilir? Özelliklede sağ bekte çok formsuz bir Eboue varken... Kasımpaşa; Eboue sahada kaldığı süre boyunca Galatasaray'ın sağ kanadını parçaladı. Sabri,Veysel,Salih gibi kaliteli yerli sınıfında bulunan sağ bekler dururken; formsuz Eboue tercihi de mi taktikti? Bir takım 10 kişi kalabilir hatta bu maçta olduğu gibi maçın başında da olabilir ancak bu ruhsuz ve hedefsiz oyunun nedeni asla olamaz. Galatasaray 10 kişi hücum yapmaya çalışıp gol arasaydı ve 4-0 yenilseydi; çok bir şey söylenemezdi. Ancak ne hücum yapıldı ne savunma... Yıllık ücreti bir çok insanın hayatı boyunca kazanamadığı para birimleriyle açıklanan bu oyuncuların; hedef seçme hakkı da yoktur. Tabi ki oyuncular kötü oynayabilir, hatalar yapabilir ancak maç ve hedef seçemez. Şampiyonluk kaçmış olsa da lig tarihin en önemli ikinciliği söz konusuyken; oyuncuların bunu kavrayamamış olmasını anlamak güç... Bir çok futbol yorumcusunun bunu normal olarak nitelendirdiğine şahit oldum. Böyle büyük kulüplerin oyuncuları şampiyonluk dışında bir hedefe odaklanamazmış... Hadi ya! Bu kadar para kazanıyorsan ve şampiyonlar liginde boy göstermek istiyorsan oynayacaksın. Futbolcular bu paraları sadece top oynamak için kazanmaz. Mental açıdan güçlü olmak, sağlıklı yaşamakta bunların arasındadır. Kafa olarakta kendini bu tip durumlara hazırlayacaksın. Artık matematiksel olarakta şampiyonluk şansı kalmayan cimbom için ikincilik şansıda derbinin skoruna göre oldukça zorlaşabilir. Zira halihazırda Beşiktaş'ın 1 puan gerisinde ve siyah beyazlıların bir maçı eksik... Galatasaray cephesinde oyuncu değerlendirmelerinde Semih,Melo ve birazda Sabri'yi iyi oyunları nedeniyle takdir edebiliriz. Maç boyunca inanılmaz pas hataları yapan ve sektirdiği toplardan birinde de takımının gol yemesine sebep olan Ceyhun, oyundan çıkana kadar güçsüz görüntüsüyle ve kanadını savunmaya bile çalışmamasıyla tepki toplayan Eboue ise başlıca eleştirilecek oyuncular... Galatasaray 3-0 gerideyken Mancini oyuna aldığı Ontivero vasıtasıyla sahaya o meşhur taktik kağıtlarından yolladı. Açıkçası bu kağıtta ne yazdığını o kadar merak ediyorum ki? Maç sonunda sadece ve sadece yenilgiyi hakem Cüneyt Çakır'a bağlayan sinyor Mancini artık sağa sola saldırmayı bırakıp kendi takımına bakmaya başlamalı... Ama sürekli kağıtlara bir şeyler yazıp taktik değiştirecekse ya da takımın adeta genleriyle oynamaya devam edecekse inanın bana bakmasa da olur... Sürekli sarı kırmızılıların yapamadıklarından bahsettik. Biraz da Kasımpaşa'nın doğrularına değinelim. İspanya Milli takımının Dünya Kupası'nı kazanırken kullandığı 4-6-0 dizilimine yakın bir şekilde sahadalardı. Top tutma özelliği olan ve teknikleri iyi oyuncularla sahada olan Şota'nın öğrencileri; ligde belkide en iyi maçını çıkardı. Hakem Cüneyt Çakır ise Dünya Kupası'ndan önce iyi bir görüntü vermemeye devam ediyor. Umalım ki takımlarımızla birlikte hakemlerimizde kendilerine bir çekidüzen versin...
1 Nisan 2014 Salı
Yine Yenişemediler... (Barcelona:1 - A.Madrid:1)
13:56 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Maç başlarken Simeone'nin çift forvet tercihi oldukça cesur görünse de; savunmanın önünde Gabi ve Tiago'yu kullanan Arjantinli aynı zamanda önlemini de almıştı. 17 sene sonra Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final gören A.Madrid; rakibi Barcelona ile bu sene oynadığı hiç bir maçta yenişememişti. İlk yarıda sakatlıklar akılda kaldı. Katalanlarda Pique, başkent ekibinde ise Diego Costa maça devam edemedi. Özellikle bu devrede A.Madrid rakibine top yaptırmadı. Bu takımın buralara gelmiş olması bile fazlasıyla etkileyiciyken; Barcelona'ya bu sene kaybetmemiş olması ve pas yaptırmaması nasıl açıklanabilirdi? Şunu belirtmeden geçmeyelim; A.Madrid takımından alıp ülkemizde 3 büyüklerde oynatabileceğiniz kalitede sadece 3-4 oyuncu bulunmakta... Diego Costa, Arda, Villa ve Diego... Hatta bu isimlerden ikiside hiç yabancı değil. Arda Galatasaray forması giyerken ülkemizde yerden yere vurulurcasına eleştirildi. Dünyanın en formda golcülerinden olan La Liga'nın gol makinası Diego Costa ise 3 sene önce Beşiktaş'ın gündemindeydi. Ancak bazı anlaşmazlıklar sonucunda bu oyuncuya tabiri caizse "burun kıvrıldı". İkinci yarıda sahalarda ender görülebilecek bir gol vardı. Diego attığı müthiş golle takımını deplasmanda öne geçirdi. Bunun dışında oyunu bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadeleyle kilitleyerek skoru korumaya çalıştı. Barcelona ise her zamanki gibi top yaptı ancak üretkenlikten uzaktı. Bu da fazla sürmedi. Çok kaliteli ayaklara sahip Barça'da sahneye müthiş pasıyla İniesta ve şık gol vuruşuyla Neymar çıktı. Skor eşitlendikten sonra oyun adeta tek kale maça döndü. Bu noktada da A.Madrid kalecisi Courtois'in iyi performansı ve önemli kurtarışları devreye girdi. Maç 1-1 sona erdi ve bu iki takım bu sezon oynadıkları 4. maçta da yenişemedi. Buna rağmen eleme usulü maçlardaki deplasman golü kuralının getirisiyle Nou Camp'dan avantajla ayrılan taraf A.Madrid oldu. Açıkçası sezon başında A.Madrid'in bu kadar başarılı olabileceği akıllara gelemezdi. Şu anda Şampiyonlar Ligi'nde avantajlı durumda ve İspanya Ligi La Liga'da Real Madrid ve Barcelona'nın önünde lider konumda... Sadece takım oyunuyla buralara gelen bu takımın ülkemizdeki takımlara da örnek olması ümidiyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)