Sayfalar
Blog Archive
-
▼
2014
(50)
-
▼
Ağustos
(9)
- Manisa Rezaleti... ( Fenerbahçe:3- Galatasaray:2 )
- 2014-2015 Snooker Takvimi...
- Tur Emirates'e Kaldı... (Beşiktaş:0 - Arsenal:0)
- Lanet Sürüyor, Kazanan Yine Manchester City... ( ...
- Liverpool Evinde Sallandı, Düşmedi... ( Liverpool...
- Topçular Son Nefeste... ( Arsenal:2 - Crystal Pal...
- 3 Maç Aradan Sonra Tottenham... ( WestHam United:...
- Old Trafford'da Kırmızı Şeytanlar Kayıp... ( Manc...
- Avrupa Süper Kupası Real Madrid'in... ( Real Madr...
-
▼
Ağustos
(9)
Blogger tarafından desteklenmektedir.
26 Ağustos 2014 Salı
Manisa Rezaleti... ( Fenerbahçe:3- Galatasaray:2 )
08:23 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Çok zevkli bir maç, kıran kırana bir mücadele, büyüleyici taraftarlar, atılan güzel goller, yıldız isimler ve adına yakışır bir derbi... Siz Manisa'daki maçtan mı bahsettiğimi sandınız? Halbuki ben aynı saatlerde oynanan Manchester City-Liverpool mücadelesinden söz ediyordum. Eğer Manisa'daki rezalet yerine bu maçı izlemiş olsaydınız; bütün bu sözünü ettiğim güzellikleri görmüş olacaktınız. Maalesef bende Manisa rezaletini izlemiş olup, pişman olanlardanım. Bu sefer farklı olacağını düşünmüştük; ne büyük aptallık! Maçın Süper Kupa dışında bir diğer anlamı da hasılatın Soma'ya bağışlanacak olmasıydı. Maç esnasında hem kaybettiğimiz büyük spor adamı Süleyman Seba; hem de Soma'da kaybettiğimiz 301 vatandaşımız için saygı bekledik; cevabımızı aldık! Maç başlamadan taraftarlar stada doluşmuştu. Her zamanki gibi takımlarını desteklemek yerine rakiplerine küfür ediyorlardı. Prandelli, türkçe bilmediği için bunu tezahürat sanmış ama adamda haklı... O kadar yaratıcı besteler vardı ki içlerinde; türkçe bilen bir insan bile zor anladı. Futbolcular son yıllarda görmeye alıştığımız gerginlikten uzaktı. Tam her şey yolunda gidiyor derken; kale arkasında bulunan ve kendini Galatasaraylı sanan bir grup varlık Volkan'ın bulunduğu kaleye su şişeleri atmaya başladı. E tabi ellerindeki şişeler bitince de domates, şarj aleti ve yanıcı aletleri... Buna karşılıkta fazla gecikmedi. Diğer kale arkasındaki Fenerbahçeli olduğunu iddia eden varlıklarda ellerine geçen her şeyi Muslera'nın bulunduğu kaleye doğru atmaya başladılar. Maç dakikalarca durdu. Yaşanan bu olaylar sahadaki oyuncularıda germeye başladı. Her iki takım uzatmalarda dahil gol bulamadı ve penaltı atışlarına geçildi. İşte gerginliğin patlak verdiği sahne tamda burda yaşandı. Takımının 3. penaltısını kullanmak için Melo topun başına geldi ancak vuruşu dışarı gitti. Bunun üzerine Volkan; sanki penaltılar bitmiş ve takımı kazanmış gibi havalara uçmaya başladı. En sonunda da Melo'nun üzerine sıçradı. Oyuncular; hakem olduğu sadece diploma yoluyla tescillenmiş arkadaş tarafından ayrıldı. Sonuçta maçı ve kupayı kazanan Fenerbahçe oldu. Maç öncesinde yapılan "Bu kupanın kazananı Soma olacak" yorumu ise yerini "Anılarına saygısızlık edildi" yorumuna bıraktı. Özellikle maç sonrası Volkan'ın yaptığı açıklama yenilir yutulur cinsten değildi. "Belediye gereksiz sokak köpeklerini zehirlesin yoksa o işte bana kalacak" diyen Volkan'ın kimi işaret ettiği oldukça belli olsa da; hayvan haklarını koruyan derneklerin kendisine dava açması işten bile değil. Bunun dışında bir kişiye böylesine hakaret etmekte milli takım seviyesindeki bir isme yakışmadı. Burda Melo'yu savunacak halim yok elbette ancak bu harekette Volkan'ın ilk vukuatı değil maalesef. Bu yaptığı açıklama ve hareketten sonra kendisine disiplin kurulu tarafından gelecek ceza kapıda. Bunun dışında Fenerbahçe kulübünün de sözde takım kaptanlığı yapan oyuncusunu en ağır şekilde cezalandırması gerekli. Volkan, kişiliğini ve oyunculuğunu her zaman takdir ettiğim ve sevdiğim bir oyuncu olsa da; bu yaşananlar karşısında bende dahil herkesin tutumu fazlasıyla katı ve net olmak zorundadır. Gelelim maça... Fenerbahçe oyunun hakimi olan taraftı ve sezona hazır bir görüntü çizdi. Galatasaray ise başta forvet olmak üzere en az 2 transfer yapmalı, eğer şampiyonluğa oynamak istiyorsa...
2014-2015 Snooker Takvimi...
07:36 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Date | Name | Num | Type | Venue | City | Country |
---|---|---|---|---|---|---|
24-28 May 2014 | Wuxi Classic Qualifiers | Qualifying | The Capital Venue | Gloucester | England | |
30 May - 3 Jun 2014 | Australian Open Qualifiers | Qualifying | The Capital Venue | Gloucester | England | |
17-21 Jun 2014 | Asian Tour 1 | 141 | Players Tour Championship | Yixing Sports Centre | Yixing | China |
23-29 Jun 2014 | Sports Lottery Cup Wuxi Classic | 132 | Ranking | Wuxi City Sports Park Stadium | Wuxi | China |
30 Jun - 6 Jul 2014 | Australian Open | 130 | Ranking | Bendigo Stadium | Bendigo | Australia |
7-10 Aug 2014 | Euro Tour 1 | 187 | Players Tour Championship | Arena Riga | Riga | Latvia |
12-15 Aug 2014 | Bank of Communications OTO Shanghai Masters Qualifiers | Qualifying | Barnsley Metrodome | Barnsley | England | |
20-24 Aug 2014 | Euro Tour 2 | 220 | Players Tour Championship | Stadthalle | Fürth | Germany |
1-6 Sep 2014 | SangSom 6 Red World Championship | 48 | Invitational | Montien Riverside Hotel | Bangkok | Thailand |
8-14 Sep 2014 | Bank of Communications OTO Shanghai Masters | 136 | Ranking | Shanghai Grand Stage | Shanghai | China |
18-21 Sep 2014 | Indian Open Qualifiers | Qualifying | Barnsley Metrodome | Barnsley | England | |
22-25 Sep 2014 | International Championship Qualifiers | Qualifying | Barnsley Metrodome | Barnsley | England | |
2-5 Oct 2014 | Euro Tour 3 | Players Tour Championship | Universiada Hall | Sofia | Bulgaria | |
13-17 Oct 2014 | Indian Open | Ranking | Grand Hyatt | Mumbai | India | |
20-24 Oct 2014 | Asian Tour 2 | Players Tour Championship | ||||
26 Oct - 2 Nov 2014 | International Championship | Ranking | Chengdu Eastern Music Park | Chengdu | China | |
3-9 Nov 2014 | Champion of Champions | Invitational | Ricoh Arena | Coventry | England | |
20-23 Nov 2014 | Euro Tour 4 | Players Tour Championship | RWE-Sporthalle | Mülheim | Germany | |
25 Nov - 7 Dec 2014 | UK Championship | Ranking | Barbican Centre | York | England | |
11-14 Dec 2014 | Euro Tour 5 | Players Tour Championship | ||||
17-19 Dec 2014 | German Masters Qualifiers | Qualifying | Wigan | England | ||
20-22 Dec 2014 | World Open Qualifiers | Qualifying | Wigan | England | ||
5-8 Jan 2015 | Championship League - option | Invitational | Crondon Park Golf Club | Stock | England | |
11-18 Jan 2015 | Masters | Invitational | Alexandra Palace | London | England | |
19-22 Jan 2015 | Championship League - option | Invitational | Crondon Park Golf Club | Stock | England | |
20-24 Jan 2015 | Asian Tour 3 | Players Tour Championship | ||||
26 Jan - 1 Feb 2015 | World Open | Ranking | ||||
4-8 Feb 2015 | German Masters | Ranking | Tempodrom | Berlin | Germany | |
9-12 Feb 2015 | Championship League - option | Invitational | Crondon Park Golf Club | Stock | England | |
12-15 Feb 2015 | China Open Qualifiers | Qualifying | Barnsley Metrodome | Barnsley | England | |
16-22 Feb 2015 | Welsh Open | Ranking | Motorpoint Arena | Cardiff | Wales | |
23-26 Feb 2015 | Championship League - option | Invitational | Crondon Park Golf Club | Stock | England | |
26 Feb - 1 Mar 2015 | Euro Tour 6 | Players Tour Championship | Gdynia Sports Arena | Gdynia | Poland | |
2-3 Mar 2015 | 888casino.com World Seniors | Invitational | Tower Circus | Blackpool | England | |
4-6 Mar 2015 | Shoot-Out | Invitational | Tower Circus | Blackpool | England | |
9-12 Mar 2015 | Championship League - option (final) | Invitational | Crondon Park Golf Club | Stock | England | |
16-22 Mar 2015 | World Grand Prix | Invitational | Venue Cymru | Llandudno | Wales | |
24-28 Mar 2015 | PTC Finals | Ranking | Thailand | |||
30 Mar - 5 Apr 2015 | China Open | Ranking | Beijing University Students Gymnasium | Beijing | China | |
8-15 Apr 2015 | World Championship Qualifiers | Qualifying | Ponds Forge International Sports Centre | Sheffield | England | |
18 Apr - 4 May 2015 | World Championship | Ranking | Crucible Theatre | Sheffield | England |
19 Ağustos 2014 Salı
Tur Emirates'e Kaldı... (Beşiktaş:0 - Arsenal:0)
14:13 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Arsenal'de sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen Gibbs'in yerine sol bekte Monreal görev aldı. Beşiktaş'da ise Atiba sakatlığı nedeniyle oynayamadı ve sağ bekte İsmail forma şansı buldu.
Maça bir çokların aksine beklediğim gibi başlandı. Daha 5. saniyede Ba; santradan çektiği şutla maçın nasıl ilerleyeceğini adeta bizlere gösterdi ki bu vuruşta Szczesny ekstra bir kurtarışla gole izin vermedi. Maça etkili başlayan Beşiktaş oyunun tek hakimiydi. Ba ve Mustafa hücumda oldukça etkili oldu. Takımda eksikliği hissedilen 10 numara pozisyonunu da aralarında paylaştılar ve takımı hücuma oturttular. Açıkçası bu bölgede Oğuzhan'ın etkisiz ve silik oyunundan söz etmekte fayda var. Kaybedilen toplarda ise kara kartalın yine yüksek bir baskısı vardı. Presle top kazanıldığında ise Ba; kariyerinde yüzlerce kez yaptığı gol vuruşunu maalesef yapamadı. Bütün bu oyunun akışında Arsenal'in yaptığı tek şey ise kendi yarı alanında beklemek ve hızlı oyuncularıyla kontra atak şansı yakalamaktı. Ancak her top Sanchez'e oynandı, sanki takımın tek hücum gücü oymuş gibi... Ama bunda da biraz haklı olabilirler zira forvet hattında Giroud oynadı ve bütün Beşiktaş'ı destekleyen izleyicilere "Allahtan Giroud var" dedirtti. Cazorla, Ramsey ve Wilshere üçlüsü ise; stoperlerine yapılan baskıyı azaltmak ve onlara yardımcı olabilmek için sık sık savunmaya top almaya geldiler. Bu nedenle hücum hattında hiç etkili olamadılar. 2. yarının başında Olcay'ın kaçırdığı gol "yok artık" dedirtti doğrusu. 60. dakikadan sonra haklı olarak Beşiktaş'ın temposu düşmeye başladı. Bu noktada Bilic akıllı hareket etti ve hücum silahlarını değiştirdi. Gökhan ve Frei girdikten sonra gol arayışları devam etse de; maçın son dakikalarında çok net bir gol pozisyonu bulan taraf Arsenal oldu. Chamberlain'in şutu direkte patladı ve Tolga'nın sırtına çarparak oluşabilecek başka bir tehlikeye maal vermedi. Maçın golsüz eşitlikle tamamlanması oyunun hakkı değildi. Avrupa'nın büyük kulüpleri oyunda bu kadar üstün oldukları bir maçta skor üstünlüğünüde yakaladıkları için büyükler. Bunun dışında maç öncesinde golsüz beraberlik herkesin kabul edebileceği bir skordu. Yani bardağa dolu tarafından bakmakta fayda var ancak bir kaç eksiğinde acilen düzeltilmesi gerekiyor. İsmail bugün sağ bekte kendisine şans buldu. Savunmada çok aksamadı ama hücumda ters ayaklı olmanın kurbanı oldu. Değerlendirebileceği bir çok pozisyonda ya topu sağ ayağıyla kontrol edemedi ya da sağ ayağıyla etkisiz ortalar yapmak zorunda kaldı. Bana göre düşünülen 10 numara transferinden önce zayıflığını adeta "bağıran" sağ bek bölgesine bir transfer şart. Bunların hepsi bir yana Beşiktaşlılar mutlu ve umutlu olmalı. Bununda en büyük nedeni deplasmanda bulunacak 1 golün bile takıma avantaj sağlayacak olması ve en önemlisi ise geçen sezon takımın en iyi oyuncusu seçilen, hücumda en etkili isimlerinden biri olan Ramsey'nin 2. sarı karttan gördüğü kırmızı kart nedeniyle rövanş maçında oynayamayacak olması...
Maça bir çokların aksine beklediğim gibi başlandı. Daha 5. saniyede Ba; santradan çektiği şutla maçın nasıl ilerleyeceğini adeta bizlere gösterdi ki bu vuruşta Szczesny ekstra bir kurtarışla gole izin vermedi. Maça etkili başlayan Beşiktaş oyunun tek hakimiydi. Ba ve Mustafa hücumda oldukça etkili oldu. Takımda eksikliği hissedilen 10 numara pozisyonunu da aralarında paylaştılar ve takımı hücuma oturttular. Açıkçası bu bölgede Oğuzhan'ın etkisiz ve silik oyunundan söz etmekte fayda var. Kaybedilen toplarda ise kara kartalın yine yüksek bir baskısı vardı. Presle top kazanıldığında ise Ba; kariyerinde yüzlerce kez yaptığı gol vuruşunu maalesef yapamadı. Bütün bu oyunun akışında Arsenal'in yaptığı tek şey ise kendi yarı alanında beklemek ve hızlı oyuncularıyla kontra atak şansı yakalamaktı. Ancak her top Sanchez'e oynandı, sanki takımın tek hücum gücü oymuş gibi... Ama bunda da biraz haklı olabilirler zira forvet hattında Giroud oynadı ve bütün Beşiktaş'ı destekleyen izleyicilere "Allahtan Giroud var" dedirtti. Cazorla, Ramsey ve Wilshere üçlüsü ise; stoperlerine yapılan baskıyı azaltmak ve onlara yardımcı olabilmek için sık sık savunmaya top almaya geldiler. Bu nedenle hücum hattında hiç etkili olamadılar. 2. yarının başında Olcay'ın kaçırdığı gol "yok artık" dedirtti doğrusu. 60. dakikadan sonra haklı olarak Beşiktaş'ın temposu düşmeye başladı. Bu noktada Bilic akıllı hareket etti ve hücum silahlarını değiştirdi. Gökhan ve Frei girdikten sonra gol arayışları devam etse de; maçın son dakikalarında çok net bir gol pozisyonu bulan taraf Arsenal oldu. Chamberlain'in şutu direkte patladı ve Tolga'nın sırtına çarparak oluşabilecek başka bir tehlikeye maal vermedi. Maçın golsüz eşitlikle tamamlanması oyunun hakkı değildi. Avrupa'nın büyük kulüpleri oyunda bu kadar üstün oldukları bir maçta skor üstünlüğünüde yakaladıkları için büyükler. Bunun dışında maç öncesinde golsüz beraberlik herkesin kabul edebileceği bir skordu. Yani bardağa dolu tarafından bakmakta fayda var ancak bir kaç eksiğinde acilen düzeltilmesi gerekiyor. İsmail bugün sağ bekte kendisine şans buldu. Savunmada çok aksamadı ama hücumda ters ayaklı olmanın kurbanı oldu. Değerlendirebileceği bir çok pozisyonda ya topu sağ ayağıyla kontrol edemedi ya da sağ ayağıyla etkisiz ortalar yapmak zorunda kaldı. Bana göre düşünülen 10 numara transferinden önce zayıflığını adeta "bağıran" sağ bek bölgesine bir transfer şart. Bunların hepsi bir yana Beşiktaşlılar mutlu ve umutlu olmalı. Bununda en büyük nedeni deplasmanda bulunacak 1 golün bile takıma avantaj sağlayacak olması ve en önemlisi ise geçen sezon takımın en iyi oyuncusu seçilen, hücumda en etkili isimlerinden biri olan Ramsey'nin 2. sarı karttan gördüğü kırmızı kart nedeniyle rövanş maçında oynayamayacak olması...
17 Ağustos 2014 Pazar
Lanet Sürüyor, Kazanan Yine Manchester City... ( Newcastle:0- Manchester City:2 )
10:19 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Her sene olduğu gibi yine Manchester City yüksek bonservis bedelleriyle bir çok oyuncu kadrosuna kattı. Porto'dan Mangala ve Fernando, Arsenal'den Sagna ve 6 ay kiralık olarak Lampard... İlk 11'de ise sadece Fernando vardı. Newcastle'da her sene olduğu gibi kadrosunda yine büyük bir değişikliğe gitti. Cabella, Riviere, Janmaat, Colback ve Siem De Jong... De Jong dışındaki bütün bu isimler ilk 11'de kendilerine şans buldu. Man.C.'de Javi Garcia dışında ayrılan oyuncu bulunmazken; Newcastle'da Debushy, Ben Arfa gibi isimler takımdan ayrıldı. Kuşkusuz bu isimlerin en önemlisi Debushy...
Maç oldukça yüksek bir mücadeleye sahne oldu. Her iki tarafta fazlasıyla top kaybı yaşadı. Sert ve "kemik sesleri" duyulan mücadelede kilidi açan adam Dzeko oldu. Arkasında 2 stoper varken müthiş bir topuk pasıyla topu Silva'ya verdi ve İspanyol oyuncu bu ikramı geri çevirmedi. İlk yarı fazla pozisyon izlemesekte; oyun üstünlüğü Man.C.'deydi.
2. yarıya ise ev sahibi hızlı başladı. Cabella'nın önderliğinde gelişen hücumlar, Riviere ve Gouffran'ın etkisiz oyunu nedeniyle sonuçlanmadı. Newcastle'da her top Cabella'da toplandı ve o da ilk maçında adından çokça söz ettireceğini herkese gösterdi. Konuk ekipte ise Dzeko geçen sezon bıraktığı yerden devam etti. Kendisine gelen her topu olumlu kullandı. İlerde top tuttu ve takımını hücuma yerleştirdi. 2. yarının tek hakimi Newcastle olmasına rağmen; Man.C.'nin etkili ayakları her an her şeyi yapabilecek kapasitedeydi. 90+1. dakikada ev sahibi Sissoko'nun ayağından çok net bir pozisyondan yararlanamadı ve bunun dönüşünde 90+2. dakikada futbolun altın kuralı işledi; "atamayana atarlar"... 85. dakikada oyuna girmiş olan Agüero; süratini konuşturdu ve takımını rahatlatan golü attı. 2-0 kazanan Man.C.'de şampiyonluk yolundaki rakipleri gibi oldukça zorlandı. Pellegrini'nin elinde 3 tane 11 yaratacak kadar oyuncu bulunuyor ve bunlara doğru zamanda, doğru yerde formayı vermeli. Rolleri adaletli dağıtamazsa; şampiyonluğun en büyük favorisi olan takımının kontrolünü kaybedebilir. Ayrıca bu sezon hedeflerden birininde şampiyonlar ligi olduğunu düşünürsek; Pellegrini'ye bol şans dilemekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Newcastle ise yenilmesine rağmen oynadığı futbolla umut verdi. Kulüp başkanı Derek Llambias bile yenilgiye rağmen yüzünde tebessümle maçtan ayrıldı. Özellikle yeni transfer Cabella'nın önderliğinde bu takım orta sıraların üstünü yani avrupa ligi potasını zorlayabilir. Tabi Alan Pardew kendine hakim olursa...
Maç oldukça yüksek bir mücadeleye sahne oldu. Her iki tarafta fazlasıyla top kaybı yaşadı. Sert ve "kemik sesleri" duyulan mücadelede kilidi açan adam Dzeko oldu. Arkasında 2 stoper varken müthiş bir topuk pasıyla topu Silva'ya verdi ve İspanyol oyuncu bu ikramı geri çevirmedi. İlk yarı fazla pozisyon izlemesekte; oyun üstünlüğü Man.C.'deydi.
2. yarıya ise ev sahibi hızlı başladı. Cabella'nın önderliğinde gelişen hücumlar, Riviere ve Gouffran'ın etkisiz oyunu nedeniyle sonuçlanmadı. Newcastle'da her top Cabella'da toplandı ve o da ilk maçında adından çokça söz ettireceğini herkese gösterdi. Konuk ekipte ise Dzeko geçen sezon bıraktığı yerden devam etti. Kendisine gelen her topu olumlu kullandı. İlerde top tuttu ve takımını hücuma yerleştirdi. 2. yarının tek hakimi Newcastle olmasına rağmen; Man.C.'nin etkili ayakları her an her şeyi yapabilecek kapasitedeydi. 90+1. dakikada ev sahibi Sissoko'nun ayağından çok net bir pozisyondan yararlanamadı ve bunun dönüşünde 90+2. dakikada futbolun altın kuralı işledi; "atamayana atarlar"... 85. dakikada oyuna girmiş olan Agüero; süratini konuşturdu ve takımını rahatlatan golü attı. 2-0 kazanan Man.C.'de şampiyonluk yolundaki rakipleri gibi oldukça zorlandı. Pellegrini'nin elinde 3 tane 11 yaratacak kadar oyuncu bulunuyor ve bunlara doğru zamanda, doğru yerde formayı vermeli. Rolleri adaletli dağıtamazsa; şampiyonluğun en büyük favorisi olan takımının kontrolünü kaybedebilir. Ayrıca bu sezon hedeflerden birininde şampiyonlar ligi olduğunu düşünürsek; Pellegrini'ye bol şans dilemekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Newcastle ise yenilmesine rağmen oynadığı futbolla umut verdi. Kulüp başkanı Derek Llambias bile yenilgiye rağmen yüzünde tebessümle maçtan ayrıldı. Özellikle yeni transfer Cabella'nın önderliğinde bu takım orta sıraların üstünü yani avrupa ligi potasını zorlayabilir. Tabi Alan Pardew kendine hakim olursa...
Liverpool Evinde Sallandı, Düşmedi... ( Liverpool:2- Southampton:1 )
07:58 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Geçen sezonun en renkli iki takımı Liverpool ve Southampton, Anfield'da karşı karşıya geldi. Her iki takımında kadrosuna kattığı flaş isimler ve kaybettiği önemli güçler vardı. Liverpool rakibinden Lallana, Lambert, Lovren'i aldı ve bunun yanında Markovic, Moreno ve Emre Can transferleride yapıldı. Ama kuşkusuz takım Suarez'in eksikliğini fazlasıyla hissedecektir ki bu maçtada eksikliği fazlasıyla hissedildi. Southampton ise yeni antrenörü Koeman ile sezona başladı. Pelle, Tadic, Bertrand, Forster gibi oyuncularla, kaybettikleri oyuncuların yerini fazlasıyla doldurdular.
Maç fazlasıyla durağan başladı. Liverpool geçen sezon olduğu gibi savunma arkası toplarla gol aradı. Sturridge ve Sterling takımın öne çıkan isimleri oldu. Özellikle Sterling, geçen sezona oranla daha tecrübeli ve güçlü görüntüsüyle dikkat çekti. Henderson'ın top çalması ve nefis ara pası sonucunda da golü bulan isim yine oydu. Golden sonra konuk ekip uyandı. Topa daha fazla sahip olan Southampton, bunu skora çeviremedi. Bununda en önemli nedeni Mignolet'nin başarılı kurtarışlarıydı.
2. yarı konuk takım önde presle başladı. Zaten zaafları olan Liverpool savunması bu kısımlarda fazla top kaybı yaşadı ve golü kalelerinde görmeleri gecikmedi. Tadic'in olağanüstü topuk pasına hareketlenen Clyne füze gibi bir şut çıkardı ve skoru eşitledi. Bu golden sonrada konuk ekibin baskısı devam etti. Özellikle oyunda bulunduğu süre içerisinde Tadic; Liverpool'un sağ kanadını adeta parçaladı. Bununda en büyük nedeni sağ bekte tecrübesiz ve yeterliliği tartışılır Manquillo'nun oynuyor olmasıydı. Savunmasının kötü oluşu kadar, hücumda da etkisiz oluşu bir daha formayı almasını güçleştirebilir. Tadic oyundan çıktıktan sonra ise bu rolü Ward aldı. 19 yaşındaki genç oyuncu takımın hücum organizasyonlarının başındaki isimdi. Şut çekti, etkili paslar attı hatta maç başından beri etkisiz olan Pelle'yi oyunun içine dahil etti. Pelle'nin indirdiği toplarla pozisyonlar yakalanmasına rağmen Mignolet, başarılı perfromansıyla takımını ayakta tuttu. Ev sahibinde Lambert'in oyuna girmesinden sonra ise hücumun hikayesi bir anda değişti. Sürekli ara top düşünen oyuncular, çoğunluğu sağ taraftan olmak üzere orta yapmaya başladılar. Bunlardan birinin sonucunda oluşan karambolde ise Sturridge golü buldu. Maçı bu golle 2-1 kazanan Liverpool skor dışında memnun olunacak pek bir bulamayabilir. Ancak Southampton'da Koeman takımının bu oyunu devam ettirmesi ve bunu skora çevirmesi adına çalışmaya devam edecektir...
Maç fazlasıyla durağan başladı. Liverpool geçen sezon olduğu gibi savunma arkası toplarla gol aradı. Sturridge ve Sterling takımın öne çıkan isimleri oldu. Özellikle Sterling, geçen sezona oranla daha tecrübeli ve güçlü görüntüsüyle dikkat çekti. Henderson'ın top çalması ve nefis ara pası sonucunda da golü bulan isim yine oydu. Golden sonra konuk ekip uyandı. Topa daha fazla sahip olan Southampton, bunu skora çeviremedi. Bununda en önemli nedeni Mignolet'nin başarılı kurtarışlarıydı.
2. yarı konuk takım önde presle başladı. Zaten zaafları olan Liverpool savunması bu kısımlarda fazla top kaybı yaşadı ve golü kalelerinde görmeleri gecikmedi. Tadic'in olağanüstü topuk pasına hareketlenen Clyne füze gibi bir şut çıkardı ve skoru eşitledi. Bu golden sonrada konuk ekibin baskısı devam etti. Özellikle oyunda bulunduğu süre içerisinde Tadic; Liverpool'un sağ kanadını adeta parçaladı. Bununda en büyük nedeni sağ bekte tecrübesiz ve yeterliliği tartışılır Manquillo'nun oynuyor olmasıydı. Savunmasının kötü oluşu kadar, hücumda da etkisiz oluşu bir daha formayı almasını güçleştirebilir. Tadic oyundan çıktıktan sonra ise bu rolü Ward aldı. 19 yaşındaki genç oyuncu takımın hücum organizasyonlarının başındaki isimdi. Şut çekti, etkili paslar attı hatta maç başından beri etkisiz olan Pelle'yi oyunun içine dahil etti. Pelle'nin indirdiği toplarla pozisyonlar yakalanmasına rağmen Mignolet, başarılı perfromansıyla takımını ayakta tuttu. Ev sahibinde Lambert'in oyuna girmesinden sonra ise hücumun hikayesi bir anda değişti. Sürekli ara top düşünen oyuncular, çoğunluğu sağ taraftan olmak üzere orta yapmaya başladılar. Bunlardan birinin sonucunda oluşan karambolde ise Sturridge golü buldu. Maçı bu golle 2-1 kazanan Liverpool skor dışında memnun olunacak pek bir bulamayabilir. Ancak Southampton'da Koeman takımının bu oyunu devam ettirmesi ve bunu skora çevirmesi adına çalışmaya devam edecektir...
16 Ağustos 2014 Cumartesi
Topçular Son Nefeste... ( Arsenal:2 - Crystal Palace:1 )
12:07 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Kuşkusuz ligin en çok merak edilen takımlarından biri Arsenal evinde geçen sezonun flaş takımı Crystal Palace'ı konuk etti. Arsenal sezon başlamadan önce Community Shield'ı finalde Man.C.'yi 3-0 yenerek kazanmıştı. Dünyada sezonun en flaş 2-3 transferinden birini Sanchez'i alarak yapan topçular, sağ bek bölgesinede bana göre dünyada en iyi kademe anlayışına sahip ve en mücadeleci savunmacılardan biri olan Debuchy'i aldı. Bunun dışında geçen sezon Olimpiakos'da kiralık forma giyen ve burda parlayan, Dünya Kupası'nda da performansını devam ettiren Joel Campbell'da takıma geri döndü. Crystal Palace ise sezona adeta şokla başladı. Henüz 2 gün önce geçen sezon yılın antrenörü seçilen Tony Pulis, istediği transferlerin yapılmadığını öne sürerek istifa etti. Şu anda ise takımın başında geçici menajer Keith Millen bulunuyor. Ancak Pulis'in iddia ettiği gibi takıma transfer yapılmamış olması gibi bir durum söz konusu değil. Zira ligin en tecrübeli stoperlerinden Hangeland, Liverpool'dan Kelly, Cardiff'den Campbell transfer edildi. Puncheon ve Chamakh gibi yetenekli oyuncularda takımda tutuldu.
Maça beklendiği gibi Arsenal'in baskısıyla başlandı. Arsene Wenger'in bu maçta forvet tercihini Sanogo'dan yana kullanması da oldukça şaşırttı bizleri. Ortalama rakibinin 4 katı kadar topla oynasada topçular gol yollarında etkili olamadı. Bununda başlıca nedeni hücumda organize olunamamasıydı. Bir de Sanchez'in topu fazla ayağında tutması ve sonucunda kaybetmesiydi. Barcelona'da oynarken böyle işlere kalkışmayan Alexis Sanchez; nasıl oluyorda Barcelona'yla aynı oyun stilinde olan (ayağa kısa pas) bir takımda bunları yapabiliyor? Taraftarı etkilemek, kendini takımdakilerden üstün görmek... Ne derseniz diyin Wenger onu uyaracaktır. Crystal Palace ise topun arkasına müthiş geçti. Gol yemedikleri her dakika savunma dirençleri daha da arttı. 35. dakikada ise tabiri caizse Arsenal'in "belalısı" Hangeland, savunmadaki adam paylaşımında yaşanan hatayı çok iyi değerlendirdi ve kafayla golü buldu. 45+1. dakikada ise bu golün adeta bir "rövanşı" vardı. Sanchez'in kullandığı duran topta Koscielny çok şık yükseldi ve takımının soyunma odasına beraberlikle gitmesini sağladı.
2. yarıda da değişen tek şey sahadaki oyuncuların isimleriydi. Zira Wenger 3 oyuncu değişikliği hakkınıda hücum oyuncularından yana kullandı ancak sahadaki üretkensizliği aşamadı. Crystal Palace ise iyice savunmaya dayanmıştı. Oyunu fazlasıyla çirkinleştirselerde (oyun güzelliği bağlamında); çok iyi mücadele ettiler. Hatta forvet hattında oynayan Chamakh, defansif orta saha oyuncusu gibi kendi ceza alanından toplar çıkardı. 90. dakikada Crystal Palace'da Puncheon 2. sarı karttan kırmızı kartla oyundan ihraç edildi. Herkes bunun kalan dakikalara yansımayacağını düşünürken; duran topta yaşanan karambolde en son vuruşu yapan Ramsey, topçuları galibiyete taşıdı. Geçen sezon takımın en iyi oyuncusu olan ve taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Ramsey; bu sezonada iyi bir giriş yapmış oldu.
Aynı zamanda temsilcimiz Beşiktaş'ın şampiyonlar ligi ön elemesindeki rakibi olan Arsenal'in bu maçtaki kötü performansı kimseyi aldatmasın. Zira çok kötü bu oyuna rağmen bariz görünen tek zayıf noktası duran toplar. Adam eşleşmesinde sıkıntı yaşarlarsa Beşiktaş golü bulabilir. Ancak Sanchez, Ramsey, Cazorla, Wilshere... ve daha nicelerini kademeli savunmak gerekiyor. Bu oyuncular çalım yeteneklerinin yanında çok iyi pasörler ve şutörler. Üstelik içerde Giroud ya da Campbell gibi havadan ve yerden bitirici oyuncular olduğunu düşünürsek fazlasıyla dikkatli olmak gerekiyor. Maç esnasında da spiker arkadaşlar bahsetti. Community Shield'da kaleyi bulan 4 şutlarının 3'ü gol oldu. Yani her ne kadar organizasyonda sıkıntı yaşasalar da; kaleyi gördükleri sürece her an her şey olabilir, DİKKAT...
Maça beklendiği gibi Arsenal'in baskısıyla başlandı. Arsene Wenger'in bu maçta forvet tercihini Sanogo'dan yana kullanması da oldukça şaşırttı bizleri. Ortalama rakibinin 4 katı kadar topla oynasada topçular gol yollarında etkili olamadı. Bununda başlıca nedeni hücumda organize olunamamasıydı. Bir de Sanchez'in topu fazla ayağında tutması ve sonucunda kaybetmesiydi. Barcelona'da oynarken böyle işlere kalkışmayan Alexis Sanchez; nasıl oluyorda Barcelona'yla aynı oyun stilinde olan (ayağa kısa pas) bir takımda bunları yapabiliyor? Taraftarı etkilemek, kendini takımdakilerden üstün görmek... Ne derseniz diyin Wenger onu uyaracaktır. Crystal Palace ise topun arkasına müthiş geçti. Gol yemedikleri her dakika savunma dirençleri daha da arttı. 35. dakikada ise tabiri caizse Arsenal'in "belalısı" Hangeland, savunmadaki adam paylaşımında yaşanan hatayı çok iyi değerlendirdi ve kafayla golü buldu. 45+1. dakikada ise bu golün adeta bir "rövanşı" vardı. Sanchez'in kullandığı duran topta Koscielny çok şık yükseldi ve takımının soyunma odasına beraberlikle gitmesini sağladı.
2. yarıda da değişen tek şey sahadaki oyuncuların isimleriydi. Zira Wenger 3 oyuncu değişikliği hakkınıda hücum oyuncularından yana kullandı ancak sahadaki üretkensizliği aşamadı. Crystal Palace ise iyice savunmaya dayanmıştı. Oyunu fazlasıyla çirkinleştirselerde (oyun güzelliği bağlamında); çok iyi mücadele ettiler. Hatta forvet hattında oynayan Chamakh, defansif orta saha oyuncusu gibi kendi ceza alanından toplar çıkardı. 90. dakikada Crystal Palace'da Puncheon 2. sarı karttan kırmızı kartla oyundan ihraç edildi. Herkes bunun kalan dakikalara yansımayacağını düşünürken; duran topta yaşanan karambolde en son vuruşu yapan Ramsey, topçuları galibiyete taşıdı. Geçen sezon takımın en iyi oyuncusu olan ve taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan Ramsey; bu sezonada iyi bir giriş yapmış oldu.
Aynı zamanda temsilcimiz Beşiktaş'ın şampiyonlar ligi ön elemesindeki rakibi olan Arsenal'in bu maçtaki kötü performansı kimseyi aldatmasın. Zira çok kötü bu oyuna rağmen bariz görünen tek zayıf noktası duran toplar. Adam eşleşmesinde sıkıntı yaşarlarsa Beşiktaş golü bulabilir. Ancak Sanchez, Ramsey, Cazorla, Wilshere... ve daha nicelerini kademeli savunmak gerekiyor. Bu oyuncular çalım yeteneklerinin yanında çok iyi pasörler ve şutörler. Üstelik içerde Giroud ya da Campbell gibi havadan ve yerden bitirici oyuncular olduğunu düşünürsek fazlasıyla dikkatli olmak gerekiyor. Maç esnasında da spiker arkadaşlar bahsetti. Community Shield'da kaleyi bulan 4 şutlarının 3'ü gol oldu. Yani her ne kadar organizasyonda sıkıntı yaşasalar da; kaleyi gördükleri sürece her an her şey olabilir, DİKKAT...
3 Maç Aradan Sonra Tottenham... ( WestHam United:0-Tottenham:1 )
09:22 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Premier Lig'in ilk haftasında merakla beklenen takımlardan biri olan WestHam United ve yeni antrenörü Pochettino ile şampiyonlar ligi potasını zorlamak isteyen Tottenham karşı karşıya geldi. WestHam'da kuşkusuz merak konusu yeni transferlerin forma giyip giymeyeceğiydi. Kouyate ve Cresswell ilk 11'de yer alırken; E.Valencia ve Zarate yedek kulübesindeydi. Tottenham'da ise Sporting Lizbon'dan gelen yeni transfer Dier ilk 11'de şans buldu. Maça hızlı başlayan takım taraftarlarınında desteğiyle WestHam oldu. Özellikle Kouyate, Cole ve Nolan gol yollarında etkili olmaya çalıştı. Adeta maçı "tek kale" oynayan WestHam'ın bu performansının bir diğer nedeni de Tottenham'ın zayıf savunmasıydı. Sağ bekte Naughton ve sol bekte Rose'un çok adam kaçırması ve kolay çalım yemesi, stoperler Kaboul ve Dier'in fazlasıyla kafa topu vermesi ve aldıkları topları da sektirmesi... WestHam'ın müthiş baskısı 29. dakikada kazanılan penaltıyla sonuçlandı. Naughton elle oynama gerekçesiyle kırmızı kartla oyundan atıldı ve kullanılan penaltıyı Noble dışarı attı. Kırmızı karttan sonra orta sahada oynayan Capoue stopere, stoper oynayan Dier ise sağ beke geçerek takım; Pochettino'nun istediği 4-4-1 sistemine oturmuş oldu. Penaltıdan sonra bir kaç hücum girişiminde daha bulunan ev sahibinin moral kaybı rahatlıkla farkedilebiliyordu.
2. yarı ise Tottenham'ın oyuncu değişiklikleriyle başladı. Lamela geçen sezon olduğu gibi yine kayıp bir performansla oyundan çıktı. Yerine oyuna dahil olan Townsend takıma fazlasıyla hareketlilik kazandırdı. 62. dakikada ise WestHam stoperi Collins'in 2. sarı karttan oyundan atılması sonucu oyuncu sayıları eşitlendi ve oyun üstünlüğü konuk ekibe geçti. Özellikle stoperde Capoue'nun dirençli oyunu, hücumda Townsend'in aldığı her topta kaleyi düşünmesi ve orta sahada Eriksen'in aklı Tottenham'a geçte olsa golü getirdi. 90+3. dakikada sonradan oyuna giren isimlerden Kane'in ara pasında kaleciyi geçerek golü yapan Dier takımına 3 puanı kazandırdı. Westham ise son dakikada yenilen golün hayal kırıklığıyla sahayı boynu bükük terketti. Fazlasıyla gol pozisyonu ya da gol izlememiş olsakta; mücadele gücü fazlasıyla yeterli bu maç kendisini; sıkmadan izlettirmiş oldu...
2. yarı ise Tottenham'ın oyuncu değişiklikleriyle başladı. Lamela geçen sezon olduğu gibi yine kayıp bir performansla oyundan çıktı. Yerine oyuna dahil olan Townsend takıma fazlasıyla hareketlilik kazandırdı. 62. dakikada ise WestHam stoperi Collins'in 2. sarı karttan oyundan atılması sonucu oyuncu sayıları eşitlendi ve oyun üstünlüğü konuk ekibe geçti. Özellikle stoperde Capoue'nun dirençli oyunu, hücumda Townsend'in aldığı her topta kaleyi düşünmesi ve orta sahada Eriksen'in aklı Tottenham'a geçte olsa golü getirdi. 90+3. dakikada sonradan oyuna giren isimlerden Kane'in ara pasında kaleciyi geçerek golü yapan Dier takımına 3 puanı kazandırdı. Westham ise son dakikada yenilen golün hayal kırıklığıyla sahayı boynu bükük terketti. Fazlasıyla gol pozisyonu ya da gol izlememiş olsakta; mücadele gücü fazlasıyla yeterli bu maç kendisini; sıkmadan izlettirmiş oldu...
Old Trafford'da Kırmızı Şeytanlar Kayıp... ( Manchester United:1- Swansea:2 )
07:08 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Premier Lig'in açılış maçında Man U. kadrosu ve dizilişi alışılmışın oldukça dışındaydı. Van Gaal, Hollanda milli takımında oynattığı sistemin aynısını hayata geçirmişti. Kadroda yer alan sürpriz isimler ise; sağ kanatta oynayan Lingard ve 3'lü savunmanın solunda oynayan Blackett oldu. Pahalı bonservis bedeliyle dikkat çeken yeni transfer Herrera'da yine ilk 11'de yer alan isimlerdendi. Swansea ise fazlasıyla eksik bir kadroyla sahadaydı. Geçen sezonların yıldızları; Michu, Jo De Guzman ve Vorm takımdan ayrıldı ve Britton'da sakatlığı sebebiyle kadroda yer alamadı. Swansea antrenörü Gary Monk ise ilk kez takımının başında yeni bir sezona başladı. Hatırlayacağınız üzere geçen sene takımı sezonun 2. devresinde devralmıştı. Bunların dışında 2 önemli transfer yapıldı. Ülkemizde hemen her sene adı 3 büyüklerle anılan Lyon'lu forvet Gomis, eski oyuncuları Sigurdsson, bu Dünya Kupası'nda yıldızı parlayan Ekvador milli takımının önemli oyuncularından Montero ve 8 yıl Arsenal forması giymiş kaleci Fabianski... Maç ilk golün geldiği 28. dakikaya kadar Premier Lig standartlarının altında bir tempoda ilerledi. Takımın yetenekli orta saha oyuncusu ve aynı zamanda yeni transferlerinden olan KI; ceza sahası dışından düzgün vurdu ve golü buldu. Golden sonra kırmızı şeytanlar ara sıra tempoyu yükseltseler de; net pozisyon bulamadı. Swansea topun arkasına iyi geçti, kontra atak fırsatlarını değerlendirmeye çalıştı ve rakibe "kartlık" müdahaleler yapmaktan kaçınmadı.
2. yarı ise Van Gaal takımını 4'lü savunmaya yerleştirdi. Sol bekte ise Young'ın oynuyor olması oldukça ilginçti. Lingard sakatlandıktan sonra oyuna giren Januzaj ise takımın en etkili oyuncusuydu. Çok kolay adam eksilten ve ceza alanına girip tehlike yaratan Belçikalı, son hamlelerde eksik kaldı ya da yanlış kararlar verdi. Maçın başından beri fazlasıyla duran top kullanan Man U. ; sonunda aradığı golü buldu. Jones'dan seken topu Rooney şık bir vuruşla tamamladı ve takımını beraberliğe taşıdı. 2. yarıda daha etkili oynayan ve rakibine top bile göstermeyen kırmızı şeytanlar; savunmada giden oyuncularının yokluğunu fazlasıyla aradı. Zira 72. dakikada Bony'nin serbest vuruşu hızlı kullanması sonucu gelişen atakta golü yapan isim Sigurdsson oldu. Bu golde yapılan hatalara orta sahadan mı, savunmadan mı, yoksa kaleciden mi başlamalı? Ferdinand, Vidic ve Evra'nın takımdan ayrılması savunmayı fazlasıyla kötü yönde etkilemiş. Bu oyuncuların yaşları ilerlemesine rağmen; yüksek tecrübeleri ve kaliteli futbolcu özellikleri vardı. Maçı 2-1 kaybeden Man U. , geçen sene olduğu gibi bu senede Old Trafford'da ki kötü performansını sürdürdü. Maç boyunca yakaldığı tek etkili pozisyonun Rooney'nin kullandığı freekick olması fazlasıyla düşündürücü. Ancak Van Gaal büyük tecrübesiyle ve takıma katılacak olan eksik oyuncularıyla birlikte (Van Persie, Wellbeck, Carrick, Valencia) çıkışa geçecektir. Swansea ise kaybedeceği hiç bir şey olmadan çıktığı maçta yeni sezon için cesaret ve umut topladı...
2. yarı ise Van Gaal takımını 4'lü savunmaya yerleştirdi. Sol bekte ise Young'ın oynuyor olması oldukça ilginçti. Lingard sakatlandıktan sonra oyuna giren Januzaj ise takımın en etkili oyuncusuydu. Çok kolay adam eksilten ve ceza alanına girip tehlike yaratan Belçikalı, son hamlelerde eksik kaldı ya da yanlış kararlar verdi. Maçın başından beri fazlasıyla duran top kullanan Man U. ; sonunda aradığı golü buldu. Jones'dan seken topu Rooney şık bir vuruşla tamamladı ve takımını beraberliğe taşıdı. 2. yarıda daha etkili oynayan ve rakibine top bile göstermeyen kırmızı şeytanlar; savunmada giden oyuncularının yokluğunu fazlasıyla aradı. Zira 72. dakikada Bony'nin serbest vuruşu hızlı kullanması sonucu gelişen atakta golü yapan isim Sigurdsson oldu. Bu golde yapılan hatalara orta sahadan mı, savunmadan mı, yoksa kaleciden mi başlamalı? Ferdinand, Vidic ve Evra'nın takımdan ayrılması savunmayı fazlasıyla kötü yönde etkilemiş. Bu oyuncuların yaşları ilerlemesine rağmen; yüksek tecrübeleri ve kaliteli futbolcu özellikleri vardı. Maçı 2-1 kaybeden Man U. , geçen sene olduğu gibi bu senede Old Trafford'da ki kötü performansını sürdürdü. Maç boyunca yakaldığı tek etkili pozisyonun Rooney'nin kullandığı freekick olması fazlasıyla düşündürücü. Ancak Van Gaal büyük tecrübesiyle ve takıma katılacak olan eksik oyuncularıyla birlikte (Van Persie, Wellbeck, Carrick, Valencia) çıkışa geçecektir. Swansea ise kaybedeceği hiç bir şey olmadan çıktığı maçta yeni sezon için cesaret ve umut topladı...
12 Ağustos 2014 Salı
Avrupa Süper Kupası Real Madrid'in... ( Real Madrid:2- Sevilla:0 )
14:35 | Gönderen
Unknown |
Kaydı Düzenle
Maçın başlama vuruşundan önce en büyük merak konusu Real Madrid'in yeni transferlerinin forma giyip giymeyeceğiydi. Dünya Kupası'nın yıldızı James ve Alman panzeri Kroos ilk 11 başladı mücadeleye. Kaleci K.Navas ise yedek kulübesinde kendisine yer buldu. Bu maçta bende dahil olmak üzere bir çoklar Navas'ı kalede görmeyi beklemiyordu ancak sezon başladığında ilk kaleci tercihi olması muhtemel. James ise yine bir Porto ürünü. Yani çürük çıkma ihtimali oldukça düşük ve bu da bize Dünya Kupası performansının tesadüf ve ya şans olmadığını gösteriyor. Zaten birazcık futbolla ilgilenen herkes onun kalitesinden ve yapabileceklerinden haberdar. Toni Kroos ise dünyanın en iyi orta saha oyuncularından biri olmakla birlikte; en formda olanlarından da biri... Buna karşıt Sevilla ise kadro kurmakta epey zorlanmış gibiydi. Zira Parejo, Perotti ve en önemlisi takımın bel kemiği olan Rakitic'in takımdan ayrılmış olması ve yerlerine transfer yapılmaması, daha doğrusu yerlerini doldurabilecek kalitede transfer yapılmaması da bunun en önemli nedeniydi. Bu sene Sevilla'nın transfer politikası oldukça yanlış. Geçen senenin Avrupa Ligi şampiyonu takım; en önemli oyuncularını bir bir sattı ancak yerlerine genç ve tecrübesiz oyuncular almakla yetindi. Yapılan 6 transferde Sevilla'da ilk 11 için yazacağınız cinsten değil. Gelecek için ve yedek kulübeniz için transfer politikası önemlidir ancak sahaya çıkacak takım için daha da önemli... Özellikle de satılan oyunculardan sonra kasaya giren paralarla transfer yapılmamış olması yönetimin mazeretlerini azaltır cinsten. Yıllardır taraftarlarını ve bütün avrupa'yı büyük başarılara ve kadrosunda bulunan yıldız oyunculara alıştıran Sevilla'nın bu seneki performansına maalesef umutla bakamıyorum. Maçı değerlendirmeden önce bu bilgileri paylaşmamın nedeni; maçın bu veriler ışığında ilerlemiş olması. Real Madrid topa sahip olan ve gol arayan takım; Sevilla ise kaptığı toplarla hızlı hücuma çıkmaya çalışan ama başarılı olamayan takım. Real Madrid, hem bireysel hem de takım olarak bariz üstün olan taraf; Sevilla ise bireysel kaliteden yoksun olmasının yanısıra, yanındakine pas atamayacak kadar takım oyunundan uzak... Oyunda Madrid'in bu kadar üstün olmasının nedeni kendi oyunu ve kalitesi kadar; Sevilla'nın hiç bir tehdit oluşturamamasıydı. Çünkü Sevilla'nın bireysel çapta takım kalitesi oldukça kötü. Futbolu elbette sadece fazla para ve çok büyük isimler oynamaz ancak futbolu az para ve isimsiz futbolcular da oynamaz, tabi eğer böyle büyük bir sahnedeyseniz... Maçın Galler/Cardiff'de oynanıyor olmasından mıdır bilinmez; Bale inanılmaz başladı ve inanılmaz bitirdi. Doğduğu ve futbola başladığı şehirde adeta gövde gösterisi yaptı. Özellikle Ronaldo'nun attığı ilk golde yaptığı orta gerçekten derslikti. Yeni transferlerden Kroos, kısa ve uzun paslarda iyi bir yüzde yakaladı. Bununla da kalmadı, rakibi orta sahada ilk karşılayan oyunculardan biri oldu. Yanında görev alan Modric ise tek kelimeyle müthişti. Sürekli oyunun içindeydi ve hücumlar onunla başladı. İşin savunma tarafında da oldukça başarılıydı ki bunu da top kapma istatistiklerine bakarak rahatça anlayabilirsiniz. James ise çok top kaybetti, oyun içinde etkisiz kaldı hatta takımın gol yemesine bile neden olabilecek bir pozisyonun içinde yer aldı. Fiziksel olarak hazır bir görüntü vermedi ancak takımla çalışmaları ilerledikçe daha iyiye gidecektir. Sevilla'da ise dişe dokunur 2 bireysel performans izledik. Vitolo ve yeni transfer Suarez tabiri caizse kıpır kıpırdı. Az sayıdaki hücum girişimlerinin hepsinde en az birisi vardı. Ama bu onlara yetmedi. Maçı 2-0 kazanan Real Madrid; Avrupa Süper Kupası'nı 2. kez müzesine götürmüş oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)